Aşk Sandığımız Yalnızlıklar!
1 sayfadaki 1 sayfası
Aşk Sandığımız Yalnızlıklar!
Hadi kavga edelim! Kırıp dökelim ne
varsa ellerimizle yaptığımız. En kolayı bu değil mi? Parçalamak,
bırakmak, en basit ve kolay yol bu. Ne olacak ki? Biri giderse, diğeri
gelir öyle değil mi?
Aşk Sandığımız Yalnızlıklar!
Aşkın sadece adı mı kaldı? Bu kadar ucuzladı mı kalbe sevda satmak?
Alış verişe gider gibi çıkıp gidebiliyor muyuz aşk bulmaya? Her beden
ve desende satılık sevgi var mı? Peki, karşılığında ne ödüyoruz,
ruhumuzu mu?
Kayboluyoruz bence,
hem de kendimizi bulduğumuzu sanarak. Kadın ve erkek olmanın tadını
bilmiyoruz. Cinsel kimliğimizi ve hakkımızı bulduk diye dibine kadar
kullanıyoruz. Özgürleşmek böyle olmaz ki, olmamalı! Seviştiğimiz
kişilerin sayısı arttıkça, daha modernleştiğimizi mi sanıyoruz? Büyük
hata!
Aslında aşkın kendisidir
özgürlük, kalbi serbest bırakmaktır. İnsan sevmeyi becerebildiği sürece
gerçekten özgürdür. Gecelik ilişkilerde, geçici ve anlık heyecanlarla
biriken, sadece biraz daha kaybolmaktır. Kaç aşk sandığımız insan
bıraktıysak geride, o kadar artık biriktirmişizdir yüreğimizde, bize
acıdan başak fayda sağlamayan. Her gelenin götürdüğü parçalardan eksik
kalan yanımızı, başka biriyle doldurma çabası ise kalbin etrafını derin
bir dehlize dönüştürmekten başka işe yaramayacaktır.Ne arıyoruz?
Gerçekten tam olarak ne aradığını bilen kaç kişi var? Bir şehri kuşatır
gibi kuşatmış ruhumuzu belirsizlik. Mükemmele mi ulaşmaya çalışıyoruz?
Öyle bir insan olmadığını bilmiyor muyuz? Dönüp kendimize bakmadan,
çuvaldızı başkasına batırarak, eleştirip yererek, herkeste bir kusur
bularak, nereye kadar devam edebiliriz ki? Elimizdeki hikayelerin
aynılığı da mı biraz düşündürmüyor bizi? Kendimizi aşk diye
kandırdığımız her yeni dokunuşla, biraz daha içimizin boşaldığını
göremiyor muyuz?
Bu şehrin bir
yerlerinde, tam da bu yazının yazıldığı gece yarısında, kaç amaçsız ve
içi boş sevişme yaşanıyor? Karanlığın, kayboluşun üstünü örttüğü bu
gece sabaha ulaştığında, kaç yastıkta makyaj izinden başka bir anı
kalmayacak? Birbirlerinin adını bile unutacak kaç insan, şimdi
akıllarında belki de başka birinin hayaliyle vahşice sevişiyor?
Aşkın o güzel yolculuğundan neden vazgeçtik? Neresinde kırıldık biz
hayatın? Üstelik zaman olarak da en çok aşka yakışacakken! Eskisi gibi
zor değil birisi ile karşılaşmak, yalnız yaşamak ve artık toplum
üstündeki bağnaz düşünce yapısından sıyrılıyorken, çalışıp,
sosyalleşip, üreterek büyüyorken daha rahat değil mi aşık olmak, aşık
kalmak? Herkesin istediği anda sevdiğinin sesini duyabildiği, kısa bir
yolculukla her yere ulaşılabilen, hatta internet, kamera gibi birçok
teknolojik donanımla, hasreti, özlemi giderebiliyorken, asıl şimdi aşka
sahip çıkmak, doya doya yaşamak zamanı değil mi? Bir genç çift yolda el
ele yürüyor diye ayıplanmıyor, yalnız veya boşanmış kadınlar ev
kiralayabiliyor, gece yarısı insanlar sokağa çıkabiliyor, artık
mahallelerde namus komşu delikanlılar tarafından gözetlenmiyorken,
insanı bir ilişki yaşamaktan, sınırsızca aşık olmaktan alıkoyan bir şey
yokken, neden aşkı elimizle itiyoruz? Kayboluyoruz! İçimizde
yaşadığımız karanlık kuyulara başkalarını da çekiyoruz. Hemen ayağa
kalkıp silkelenmezsek, ileride çocuklarımıza bırakacağımız dünyanın
hali hiç de hoş olmayacak. Maalesef aşkı kaybeden bir toplum, tükenmeye
mahkumdur çünkü kalbini kaybeden insan, yaşıyor sayılamaz!
varsa ellerimizle yaptığımız. En kolayı bu değil mi? Parçalamak,
bırakmak, en basit ve kolay yol bu. Ne olacak ki? Biri giderse, diğeri
gelir öyle değil mi?
Aşk Sandığımız Yalnızlıklar!
Aşkın sadece adı mı kaldı? Bu kadar ucuzladı mı kalbe sevda satmak?
Alış verişe gider gibi çıkıp gidebiliyor muyuz aşk bulmaya? Her beden
ve desende satılık sevgi var mı? Peki, karşılığında ne ödüyoruz,
ruhumuzu mu?
Kayboluyoruz bence,
hem de kendimizi bulduğumuzu sanarak. Kadın ve erkek olmanın tadını
bilmiyoruz. Cinsel kimliğimizi ve hakkımızı bulduk diye dibine kadar
kullanıyoruz. Özgürleşmek böyle olmaz ki, olmamalı! Seviştiğimiz
kişilerin sayısı arttıkça, daha modernleştiğimizi mi sanıyoruz? Büyük
hata!
Aslında aşkın kendisidir
özgürlük, kalbi serbest bırakmaktır. İnsan sevmeyi becerebildiği sürece
gerçekten özgürdür. Gecelik ilişkilerde, geçici ve anlık heyecanlarla
biriken, sadece biraz daha kaybolmaktır. Kaç aşk sandığımız insan
bıraktıysak geride, o kadar artık biriktirmişizdir yüreğimizde, bize
acıdan başak fayda sağlamayan. Her gelenin götürdüğü parçalardan eksik
kalan yanımızı, başka biriyle doldurma çabası ise kalbin etrafını derin
bir dehlize dönüştürmekten başka işe yaramayacaktır.Ne arıyoruz?
Gerçekten tam olarak ne aradığını bilen kaç kişi var? Bir şehri kuşatır
gibi kuşatmış ruhumuzu belirsizlik. Mükemmele mi ulaşmaya çalışıyoruz?
Öyle bir insan olmadığını bilmiyor muyuz? Dönüp kendimize bakmadan,
çuvaldızı başkasına batırarak, eleştirip yererek, herkeste bir kusur
bularak, nereye kadar devam edebiliriz ki? Elimizdeki hikayelerin
aynılığı da mı biraz düşündürmüyor bizi? Kendimizi aşk diye
kandırdığımız her yeni dokunuşla, biraz daha içimizin boşaldığını
göremiyor muyuz?
Bu şehrin bir
yerlerinde, tam da bu yazının yazıldığı gece yarısında, kaç amaçsız ve
içi boş sevişme yaşanıyor? Karanlığın, kayboluşun üstünü örttüğü bu
gece sabaha ulaştığında, kaç yastıkta makyaj izinden başka bir anı
kalmayacak? Birbirlerinin adını bile unutacak kaç insan, şimdi
akıllarında belki de başka birinin hayaliyle vahşice sevişiyor?
Aşkın o güzel yolculuğundan neden vazgeçtik? Neresinde kırıldık biz
hayatın? Üstelik zaman olarak da en çok aşka yakışacakken! Eskisi gibi
zor değil birisi ile karşılaşmak, yalnız yaşamak ve artık toplum
üstündeki bağnaz düşünce yapısından sıyrılıyorken, çalışıp,
sosyalleşip, üreterek büyüyorken daha rahat değil mi aşık olmak, aşık
kalmak? Herkesin istediği anda sevdiğinin sesini duyabildiği, kısa bir
yolculukla her yere ulaşılabilen, hatta internet, kamera gibi birçok
teknolojik donanımla, hasreti, özlemi giderebiliyorken, asıl şimdi aşka
sahip çıkmak, doya doya yaşamak zamanı değil mi? Bir genç çift yolda el
ele yürüyor diye ayıplanmıyor, yalnız veya boşanmış kadınlar ev
kiralayabiliyor, gece yarısı insanlar sokağa çıkabiliyor, artık
mahallelerde namus komşu delikanlılar tarafından gözetlenmiyorken,
insanı bir ilişki yaşamaktan, sınırsızca aşık olmaktan alıkoyan bir şey
yokken, neden aşkı elimizle itiyoruz? Kayboluyoruz! İçimizde
yaşadığımız karanlık kuyulara başkalarını da çekiyoruz. Hemen ayağa
kalkıp silkelenmezsek, ileride çocuklarımıza bırakacağımız dünyanın
hali hiç de hoş olmayacak. Maalesef aşkı kaybeden bir toplum, tükenmeye
mahkumdur çünkü kalbini kaybeden insan, yaşıyor sayılamaz!
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz