BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
+2
aquahell
vgokhan
6 posters
1 sayfadaki 1 sayfası
BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
Uçaktan bakıldığı zaman ait olduğu “yer”lerin ne kadar uzağında olduğunu anladı. Elini uzatsa kibrit kutusu gibi görünen adayı avuçlayacaktı sanki. Dokunamadı. Ülkesinin toprağına, suyuna, yönetimine, geleceğine
dokunamayan her Kıbrıslı gibi, hissettiği şey sıradandı. Yer, altından kayıyor, bulutlara doğru yapacağı yolculuk başlıyordu. Oysa, onu taşıyan metal yığını vasıtası ile değil, düşleri, yazıları, yaptıkları, inandıkları ile, kendi omuzlarına basarak dokunmak istiyordu bulutlara.
Uçak sallandığı zaman, ait olduğu yerlere düşme korkusu yerleşti içine. Yanındaki minicik ele sıkıca yapıştı. Yere çakılmakla, uçmak arasında bir yerde durduğunu biliyordu. Gidişle, dönüş arasında bir rotada
ilerliyordu. Şu anda hangisini daha çok istediğini, hangisi için bilet kestiğini anlayamadı. Çıktığı yollarda belki isminin önüne bir çentik atılacak, belki rötar yiyecek, kendi zamanının ardında kalacaktı. Bunun
farkında ve bilincindeydi. Yetişememek, geç kalmak endişesi, üzerinden uçtuğu denizi gördüğü anda kafasından uzaklaştı.
Karadaydı. Bir başka toprak kokusunda, alt yazılı bir film seyreder gibiydi.. Önünde rüzgar sinmiş bir şehir çığlık çığlığa akıyordu. İstanbul, tüm yorgunluğu, bıkkınlığı, homurtusu ile karşısındaydı. İnsanlar ve sesler
alışkın olmadığı bir uğultudan ibaretti. Üstelik de bu şehirle defalarca karşılaşmış, ancak her karşılaştığında yeniden tanışmıştı.
Sağır bir kulak, kör bir göz gibiydi önünden akan kalabalık. Asık suratlı insanlar ilerliyordu biryerlere yetişmek telaşıyla. Birbirlerinin yüzüne, gözlerine bakmadan, yaşamı ıskalayan, vapura, gemiye doluşmaya çalışan, otobüs kuyruğunda, taksi, metro durağındaki insanlar koşuşuyordu. Yaşam hızla geçip gidiyordu onlar koşuşurken…
Peki bu ezme-ezilmeme, yetişme telaşı karşısında kendisi ne durumdaydı diye düşündü? Müthiş bir yabancılık duygusu esir almıştı benliğini. Aynı dili konuşup, farklı şeyler anlatan bir yabancılaşmaydı
hissettiği. Üstelik de bu şehre her gelişinde aynı duyguları hissetmişti: ‘Dışarıda kalmak duygusu ve aidiyetsizlik’… Oysa bu duygular çok eski ve tanıdıktılar. Yedi tepeli şehre özgü değildi bu hissedişi. Kendi toprağında, odasında, duvarında aşina olduğuydu.. Ara sokaklardan sesinde aşkı yaşatan, hüznü dillendiren kadının müthiş şarkısı girdi lafa:
Uzanıp Kanlıca’nın orta yerinde bir taşa
Gözümün yaşını yüzdürürüm hisara doğru
Müziğin sarsıcı etkisi ile koşuşturmacalı, yorgun bir günün ardından yürüdüğü yollarda, baktığı semada bir farklılık olduğunu gördü. Kokuları, binaları, koşuşturmacası, sağırlığı, tatsızlığıyla avaz avaz bağıran
şehrin üzerine büyü tozu atılmıştı sanki. Akşam olmuş, gün geceye kavuşmuştu. Şehir, mücevherlerini takmış, parfümlerini sürmüş bir başka kimliğe bürünmüştü. Gündüz boğucu bir yaşamı taşıyan şehir, gece
şairlerin, delilerin, aşıkların, hüzünbazların, her yerden gelip hiçbir yere gitmeyenlerin, hiçlikle mücadelenin alenileştiği bir kimliğe bürünmüştü. Gecenin ortasında kalakaldı. Elleri aşkla uzandı sevdiğinin
ellerine. Ümit Yaşar’ın dediği gibi “Bu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmazdı”…
“Bir lodos lazımdı şimdi ona, bir kürek, bir kayık”. Şimdi, büyülü şehirde bırakılan gonca güller, körfezdeki dalgın sular, bir kadının ayağının suya değme anlarının dirildiği zamandı. Martılar haber taşıyorlardı gecenin uzağından eteklerine. O, İstanbul’un içinde gizlediği derinliği dinliyordu. Yarım kalan o şiir büyülü şehrin sokaklarında hafızasında yankılanıyordu:
“Kah bir lodos denizlerden esen
Ilık mı ılık
Kah ustura gibi bir deli poyraz
Bırak saçlarını rüzgarına İstanbul'un
Bu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmaz”
Sezen Aksu
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘İstanbul Işık Işık’ adlı şiirinden.
Dün, tarla kuşuna örtülüydüm
Bir akşam Evine döndüğünde Güneşin değil
Yüzündeki yorgun gülün gölgesini
Getir
Dün, bir tarla kuşuna örtülüydüm
Bu akşam Hüzün vadisinde bir suskun
Koşmaya başlarım
Yağmur yağınca
“biraz dur” desin “yüzünü daha çok göreyim”
Beklenmeyen bir yağmurun ıslaklığında
İstersen,
Karanlık olmadan
Bir çiçek as balkonuna
Kırmızı açan
Ve
Ansızın siyah
M. Kansu
(Marazlıyım Size ve Zamana, Işık Kitabevi)
Acının Rengi
..ey acılara tat veren güzellik
Yüreğimize hoşgeldin
Geldin de
Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi
Artık ister dolu yağsın ömrümüze
İsterse kar
Biz ki bildikten sonra sevmeyi
Bütün sabahlar
Acı renginde olsa ne çıkar.
Adnan Yücel
Asla teslim olmayacağını, kararımı zayıflatacak bir açık aramaya devam edeceğini düşündüm. Bir süre once hiç tartışmaya girmeden safdışı bıraktığım birkaç uzlaşma formula sunmuşsa da, annemin ateşkesinin pek
uzun sürmeyeceğini bilirdim. Yine de bu yeni girişimbeni gafil avladı.
Hiçbir sonuç vermeyecek bir savaşa hazır bir halde, öncekinden daha sakin verdim yanıtımı: “Bu yaşamda tek arzum yazar olmak, ona böyle söyle, olacağım da.” “O senin olmak istediğin şeyi olmana karşı değil
ki, onun istediği bir yerden mezun olman.” Annem bana bakmadan konuşuyor, aramızdaki söyleşi onu pencereden izlediklerinden daha az ilgilendiriyormuş gibi yapıyordu. “Neden bu kadar ısrar ettiğini
anlamı“O senin olmak istediğin şeyi olmana karşı değil ki, onun istediği bir yerden mezun olman.” Annem bana bakmadan konuşuyor, aramızdaki söyleşi onu pencereden izlediklerinden daha az ilgilendiriyormuş gibi yapıyordu. “Neden bu kadar ısrar ettiğini anlamıyorum, asla teslim olmayacağımı biliyorsun,” dedim.
Anlatmak İçin Yaşamak (Gabriel Garcia Marquez) Can Yayınları
Zamana Asılı Satırlar
Sanat ve entelektüel çaba günlük yaşantıda insan davranışına yön verici içselleştirilmiş bir güce ulaşabilirse, tarihin ve coğrafyanın örsünde insan tinine yeni bir biçim vermeyi başarabilirse, belki o zaman
gezegenimizde yaşanılası bir hayat filizlenebilir.
Şerif Erginbay
dokunamayan her Kıbrıslı gibi, hissettiği şey sıradandı. Yer, altından kayıyor, bulutlara doğru yapacağı yolculuk başlıyordu. Oysa, onu taşıyan metal yığını vasıtası ile değil, düşleri, yazıları, yaptıkları, inandıkları ile, kendi omuzlarına basarak dokunmak istiyordu bulutlara.
Uçak sallandığı zaman, ait olduğu yerlere düşme korkusu yerleşti içine. Yanındaki minicik ele sıkıca yapıştı. Yere çakılmakla, uçmak arasında bir yerde durduğunu biliyordu. Gidişle, dönüş arasında bir rotada
ilerliyordu. Şu anda hangisini daha çok istediğini, hangisi için bilet kestiğini anlayamadı. Çıktığı yollarda belki isminin önüne bir çentik atılacak, belki rötar yiyecek, kendi zamanının ardında kalacaktı. Bunun
farkında ve bilincindeydi. Yetişememek, geç kalmak endişesi, üzerinden uçtuğu denizi gördüğü anda kafasından uzaklaştı.
Karadaydı. Bir başka toprak kokusunda, alt yazılı bir film seyreder gibiydi.. Önünde rüzgar sinmiş bir şehir çığlık çığlığa akıyordu. İstanbul, tüm yorgunluğu, bıkkınlığı, homurtusu ile karşısındaydı. İnsanlar ve sesler
alışkın olmadığı bir uğultudan ibaretti. Üstelik de bu şehirle defalarca karşılaşmış, ancak her karşılaştığında yeniden tanışmıştı.
Sağır bir kulak, kör bir göz gibiydi önünden akan kalabalık. Asık suratlı insanlar ilerliyordu biryerlere yetişmek telaşıyla. Birbirlerinin yüzüne, gözlerine bakmadan, yaşamı ıskalayan, vapura, gemiye doluşmaya çalışan, otobüs kuyruğunda, taksi, metro durağındaki insanlar koşuşuyordu. Yaşam hızla geçip gidiyordu onlar koşuşurken…
Peki bu ezme-ezilmeme, yetişme telaşı karşısında kendisi ne durumdaydı diye düşündü? Müthiş bir yabancılık duygusu esir almıştı benliğini. Aynı dili konuşup, farklı şeyler anlatan bir yabancılaşmaydı
hissettiği. Üstelik de bu şehre her gelişinde aynı duyguları hissetmişti: ‘Dışarıda kalmak duygusu ve aidiyetsizlik’… Oysa bu duygular çok eski ve tanıdıktılar. Yedi tepeli şehre özgü değildi bu hissedişi. Kendi toprağında, odasında, duvarında aşina olduğuydu.. Ara sokaklardan sesinde aşkı yaşatan, hüznü dillendiren kadının müthiş şarkısı girdi lafa:
Uzanıp Kanlıca’nın orta yerinde bir taşa
Gözümün yaşını yüzdürürüm hisara doğru
Müziğin sarsıcı etkisi ile koşuşturmacalı, yorgun bir günün ardından yürüdüğü yollarda, baktığı semada bir farklılık olduğunu gördü. Kokuları, binaları, koşuşturmacası, sağırlığı, tatsızlığıyla avaz avaz bağıran
şehrin üzerine büyü tozu atılmıştı sanki. Akşam olmuş, gün geceye kavuşmuştu. Şehir, mücevherlerini takmış, parfümlerini sürmüş bir başka kimliğe bürünmüştü. Gündüz boğucu bir yaşamı taşıyan şehir, gece
şairlerin, delilerin, aşıkların, hüzünbazların, her yerden gelip hiçbir yere gitmeyenlerin, hiçlikle mücadelenin alenileştiği bir kimliğe bürünmüştü. Gecenin ortasında kalakaldı. Elleri aşkla uzandı sevdiğinin
ellerine. Ümit Yaşar’ın dediği gibi “Bu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmazdı”…
“Bir lodos lazımdı şimdi ona, bir kürek, bir kayık”. Şimdi, büyülü şehirde bırakılan gonca güller, körfezdeki dalgın sular, bir kadının ayağının suya değme anlarının dirildiği zamandı. Martılar haber taşıyorlardı gecenin uzağından eteklerine. O, İstanbul’un içinde gizlediği derinliği dinliyordu. Yarım kalan o şiir büyülü şehrin sokaklarında hafızasında yankılanıyordu:
“Kah bir lodos denizlerden esen
Ilık mı ılık
Kah ustura gibi bir deli poyraz
Bırak saçlarını rüzgarına İstanbul'un
Bu şehirde aşksız ve rüzgarsız yaşanmaz”
Sezen Aksu
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘İstanbul Işık Işık’ adlı şiirinden.
Dün, tarla kuşuna örtülüydüm
Bir akşam Evine döndüğünde Güneşin değil
Yüzündeki yorgun gülün gölgesini
Getir
Dün, bir tarla kuşuna örtülüydüm
Bu akşam Hüzün vadisinde bir suskun
Koşmaya başlarım
Yağmur yağınca
“biraz dur” desin “yüzünü daha çok göreyim”
Beklenmeyen bir yağmurun ıslaklığında
İstersen,
Karanlık olmadan
Bir çiçek as balkonuna
Kırmızı açan
Ve
Ansızın siyah
M. Kansu
(Marazlıyım Size ve Zamana, Işık Kitabevi)
Hüzün Damlası Düşlerin ıslak dalları bir serçe titremesi üşüyen iç sesiyim yaralı çocukluğun Bahçemde sular titrer ruhumda üzgün nilüferler Gölgem ve ben dans ederiz bekleyen ölüme karşı Korku sesiyim acıtan karanlığın şükrana adanmış kuzu İncecik ağlaması Müzikli kutuda balerin özgürleşince dönerim Su üstünde güz yaprağı karartmalı bir geceyim yoksunluğu seyrederim kederin aynasında İnce bir ışığım dudak kıvrımında yaralı bir hayalin Kırık bir düşün geçişi zamandan büyümenin ay kanaması Uçan bir ürperti gömütlerin üstünde yitik bir melek ağlaması Vadide sessiz çiçek hüznün öpüştüğü yerde bir tutkunun yalnızlığa tıp tıp damlaması |
Neşe Yaşın |
Acının Rengi
..ey acılara tat veren güzellik
Yüreğimize hoşgeldin
Geldin de
Çiçekli dallara döndürdün öfkemizi
Artık ister dolu yağsın ömrümüze
İsterse kar
Biz ki bildikten sonra sevmeyi
Bütün sabahlar
Acı renginde olsa ne çıkar.
Adnan Yücel
Asla teslim olmayacağını, kararımı zayıflatacak bir açık aramaya devam edeceğini düşündüm. Bir süre once hiç tartışmaya girmeden safdışı bıraktığım birkaç uzlaşma formula sunmuşsa da, annemin ateşkesinin pek
uzun sürmeyeceğini bilirdim. Yine de bu yeni girişimbeni gafil avladı.
Hiçbir sonuç vermeyecek bir savaşa hazır bir halde, öncekinden daha sakin verdim yanıtımı: “Bu yaşamda tek arzum yazar olmak, ona böyle söyle, olacağım da.” “O senin olmak istediğin şeyi olmana karşı değil
ki, onun istediği bir yerden mezun olman.” Annem bana bakmadan konuşuyor, aramızdaki söyleşi onu pencereden izlediklerinden daha az ilgilendiriyormuş gibi yapıyordu. “Neden bu kadar ısrar ettiğini
anlamı“O senin olmak istediğin şeyi olmana karşı değil ki, onun istediği bir yerden mezun olman.” Annem bana bakmadan konuşuyor, aramızdaki söyleşi onu pencereden izlediklerinden daha az ilgilendiriyormuş gibi yapıyordu. “Neden bu kadar ısrar ettiğini anlamıyorum, asla teslim olmayacağımı biliyorsun,” dedim.
Anlatmak İçin Yaşamak (Gabriel Garcia Marquez) Can Yayınları
Zamana Asılı Satırlar
Sanat ve entelektüel çaba günlük yaşantıda insan davranışına yön verici içselleştirilmiş bir güce ulaşabilirse, tarihin ve coğrafyanın örsünde insan tinine yeni bir biçim vermeyi başarabilirse, belki o zaman
gezegenimizde yaşanılası bir hayat filizlenebilir.
Şerif Erginbay
En son vgokhan tarafından Ptsi Ekim 20, 2008 7:56 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 5 kere değiştirildi
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
KIZ DEDİĞİN İSTANBUL GİBİ OLMALI..FETİHİ ZOR FATİHİ TEK OLMALI
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
Böyle olmalı değil mi?
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
Neler oluyor burda???
Geyik muhabbeti mi yapıyoruz!!!!!...................
Geyik muhabbeti mi yapıyoruz!!!!!...................
tgokhan- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 329
Reputation : 27
Points : 209
Kayıt tarihi : 23/01/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
Neden olmasın aynende öyle canım.....
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
İyi o zaman bu geyik muhabbetine ben de katılayım mı?
tgokhan- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 329
Reputation : 27
Points : 209
Kayıt tarihi : 23/01/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
Katılabilirsin sana izin veriyorum.....
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
vgokhan ın enson eklediği resim konuya çok uygun
aquanox- CO-MODERATOR
-
Mesaj Sayısı : 108
Yaş : 43
Nerden : waterworld
Reputation : 4
Points : 97
Kayıt tarihi : 27/08/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
Teşekkürler,aquanox
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
Geri: BIRAK SAÇLARINI İSTANBUL RÜZGARINA...
bence de uygun olmuş
sarıçiçek- Moderatör
-
Mesaj Sayısı : 219
Yaş : 43
Nerden : Gaziantep
Lakap : fıstık
Reputation : 2
Points : 218
Kayıt tarihi : 02/03/08
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
Eski Bir Yar(a)dır İstanbul...
"Hayalin getirdi yine eceli,
Bu sefer canını almaya niyetli
Yollar biraz daha yalnız
Dualar gecenin asiliğinde kabul buyuruyor!
Gördüğümüz düşlerin ardı yalan
Aşk bu bahar takvimlere dipnot;
Geçmişten hediye kalan !
Boş caddelerden, çıkmaz sokaklara uzanıyor artık yolum!
Bu sefer canını almaya niyetli
Yollar biraz daha yalnız
Dualar gecenin asiliğinde kabul buyuruyor!
Gördüğümüz düşlerin ardı yalan
Aşk bu bahar takvimlere dipnot;
Geçmişten hediye kalan !
Boş caddelerden, çıkmaz sokaklara uzanıyor artık yolum!
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz