AQUATICFORUM
AQUATICFORUM A HOŞGELDİNİZ.FORUMDAN DAHA ETKİN YARARLANMAK İÇİN LÜTFEN GİRİŞ YAPINIZ.
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓

Join the forum, it's quick and easy

AQUATICFORUM
AQUATICFORUM A HOŞGELDİNİZ.FORUMDAN DAHA ETKİN YARARLANMAK İÇİN LÜTFEN GİRİŞ YAPINIZ.
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
AQUATICFORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TATLI BİR TEBESSÜM

Aşağa gitmek

oku TATLI BİR TEBESSÜM

Mesaj tarafından aquahell Paz Mart 02, 2008 7:28 pm

WİGDEN’İN ŞEKERCİ dükkanına ilk girdiğimde dört yaşlarında olmalıydım. Fakat
yarım asır sonra dahi o dükkanın harikulade havası ve kokusunu hâlâ
hatırlayabiliyorum. Kapının ufak çanını duyunca Bay Wigden sessizce
ortaya çıkar ve şeker tezgahının arkasındaki yerini alırdı. Çok
yaşlıydı. Başında kar kadar beyaz bir saç bulutu vardı.
Onun dükkanındaki kadar çok çeşitte şeker başka hiçbir yerde yoktu. Bütün
bunlar o kadar aklımı başımdan alırdı ki, bir tanesinde karar kılmak
bana zor gelirdi. Hepsine teker teker bakardım. Seçtiğim şekerin beyaz
kesekağıdına konduğunu görmek bende üzüntüye yol açardı. Belki bir
başka çeşidin tadı daha güzeldi? Veyahut yemesi daha uzun sürerdi?

BayWigden’in, istediğiniz şekeri kesekağıdına koyduktan sonra bir an
duraklama gibi bir âdeti vardı. Bu ara hiçbir söz söylenmediği halde,
her çocuk Bay Wigden’in karşısındakine fikrini değiştirme fırsatı
verdiğinin farkındaydı. Kesekağıdının ağzı ancak para tezgaha konduktan
sonra kıvrılarak kapatılırdı. Böylece, kararsızlık anı sona ererdi.
Bizim evimiz tramvay hattından iki blok uzaktaydı. Tramvay durağına gitmek
için de Bay Wigden’in dükkanının önünden geçilirdi. Annem bir kere
kasabaya inerken beni de beraber götürmüştü. Tramvay durağından eve
yürürken Bay Wigden’in dükkanına girdi ve:
“Bakalım güzel birşey var mı?” dedi.
Yaşlı adam arkadaki perdenin arkasından çıkarken, annem beni elimden tutup
pırıl pırıl cam tezgahın önüne götürdü. Ben önümdeki şahane vitrine
hayran hayran bakarken, annem ve Bay Wigden konuştular. En sonunda
annem benim için birşey seçti ve Bay Wigden’e ücretini ödedi.
Zaman içinde, tramvay durağına giderken annemin beni şekerci dükkanına
götürmesi bir gelenek haline geldi. O ilk ziyaretten sonra, annem
şekerimi kendimin seçmesine izin vermişti.

O sıralar paranın ne olduğundan tamamen habersizdim. Annemin satıcılara
birşey verdiğini, ondan sonra bir paket veya kesekağıdı aldığını
görürdüm. Zamanla bu değiş-tokuşa aklım ermeye başladı. O sıralar kendi
kendime bir karar verdim. Bir gün Bay Wigden’in dükkanına yalnız başıma
gidecektim. Epey uğraştıktan sonra kapıyı açabildiğim zaman çanın
çıkardığı sesi hatırlıyorum. Büyülenmiş gibi, yavaş yavaş şekerlerin
dizili olduğu vitrine yürüdüm.Hoşuma gidenlerin hepsini sayınca, Bay Wigden tezgaha
dayanıp bana doğru eğildi:
“Bütün bunları ödiyecek kadar paran var
mı?” diye sordu.
“Tabiî” diye karşılık verdim. “Çok param var.”
Elimi uzatarak Bay Wigden’in avucuna dikkatle
yaldıza sarılmış yarım düzine kiraz çekirdeği koydum.
Bay Wigden, elndekine baktı, sonra uzun bir an birşey
anlamak istermişcesine benim yüzüme baktı.
Telaşla:
“Yetmez mi?” diye sordum.
Yavaşça elini çekerek:
“Zannedersem biraz fazla bile” dedi.
“Üstünü vereyim.”
Eski model makinesine gitti. Makinenin çekmecesini
açtı. Tekrar tezgaha dönerek, uzattığım elime iki kuruş bıraktı.
Altı-yedi yaşıma geldiğimde, ailem buradan başka bir şehre taşındı. Ben de
taşındığımız yeni şehirde büyüyüp evlendm ve kendi ailemi kurdum.
Karımla, değişik türlerde süs balıkları yetiştirip sattığımız bir
dükkan açtık. Akvaryum ticareti o zamanlar daha gelişme çağındaydı.
Bunun için balıkların doğrudan doğruya Asya, Afrika ve Güney
Amerika’dan getirtilmesi gerekiyordu. Bir çifti beş dolardan az olan
çok az cins vardı.
Güneşli bir öğle üstü küçük bir kız erkek kardeşiyle beraber geldi. Beş-altı yaşlarındaydılar. Ben
tankları temizlemekle meşguldüm. İki çocuk hayretten yuvarlaşlaşıp
büyümüş gözlerle prıl pırıl suda yüzen güzel balıkları seyrediyorlardı.
Erkek olanı:
“Birkaç tane satın alablir miyiz?” diye sordu.
“Parasını verebilirseniz, tabiî” diye cevap verdim.
Kız kendinden emin bir tavırla:
“Bizim çok paramız var” dedi.
Çocuğun sesindeki eda bana sanki çok eski bir hatırayı, Bay Wigden’in şekerci
dükkanına yalnız başıma gittiğim günü zihnimde canlandırdı. İki çocuk,
bir süre balıkları seyrettikten sonra tankların yanında yürüyerek
birkaç çeşit balıktan birer çift istediler. İstedikleri balıkları ağla
yakalayarak ufak bir kaba koydum ve erkek çocuğuna uzattım.
“Dikkatle taşı” diye tenbih ettim.
Başını sallayarak, kız kardeşine döndü.
“Parayı sen ver” dedi.
Elimi uzattım. Sımsıkı kapalı avucunu bana doğru
uzatırken ne olacağını gayet iyi biliyordum.
O anda Bay Wigden’in yıllarca önce üstümde bıraktığı tesirin büyüklüğünü
kavradım. Yaşlı adamı ne kadar güç bir durumda bıraktığımı anladım. O
da, bu güç durumdan ne kadar güzel bir şekilde kurtulmuştu!
Elimdeki paralara bakarken kendimi tekrar o şekerci dükkanında zannettim. Bu iki
çocuğun saflığını gayet iyi anlamıştım. Bay Wigden de bunu yıllarca
önce kavramıştı. Bütün bu hatıralar beni o kadar etkilemişti ki,
boğazımın kuruduğunu hissettim. Küçük kız karşımda bekliyordu. Çok
yavaş bir sesle:
“Yetmez mi?” diye sordu.
Zorlukla:
“Zannedersem, biraz fazla bile” diyebildim.
“Üstünü vereyim.”
Kasa makinesinin gözünde bir müddet arandım. İki kuruşu kızın açık avucuna
koyduktan sonra, onların hazinelerini taşıyarak kaldırımda dikkatle
gidişlerini uzun uzadıya seyrettim.
Tekrar dükkana döndüğümde karımın bir tabureye oturmuş, ellerini dirseklerine
kadar bir akvaryumun içine sokmuş, bitkilerin yerlerini değiştiriyordu.
“Ne olup bittiğini bana da anlatır mısın lütfen.
Onlara kaç tane balık verdiğini biliyor musun?”
“Otuz dolarlık kadar” diye cevap verdim.
“Ama başka birşey yapamazdım ki!”
Ona Bay Wigden’in hikâyesini anlatınca, gözleri
dolu dolu oldu.
“Hâlâ o jölelerin kokusunu duyabiliyorum”
diye içimi çektim.
Son tankı da temizlerken, Bay Wigden’in hafif
hafif güldüğünü duyduğuma eminim.

TATLI BİR TEBESSÜM Seker_main_1
TATLI BİR TEBESSÜM 23seker
aquahell
aquahell
WEBMASTER

Erkek
Mesaj Sayısı : 3082
Yaş : 49
Nerden : AQUATICFORUM
Lakap : AQUAHELL
Reputation : 62
Points : 4629
Kayıt tarihi : 22/01/08

http://www.hbgokhan.blogcu.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz