AQUATICFORUM
AQUATICFORUM A HOŞGELDİNİZ.FORUMDAN DAHA ETKİN YARARLANMAK İÇİN LÜTFEN GİRİŞ YAPINIZ.
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓

Join the forum, it's quick and easy

AQUATICFORUM
AQUATICFORUM A HOŞGELDİNİZ.FORUMDAN DAHA ETKİN YARARLANMAK İÇİN LÜTFEN GİRİŞ YAPINIZ.
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▒▒▓▓▓▒▒▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓ ▓▓▓▓▓▒▒▒▒▒▒▒▒▒▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓▓
AQUATICFORUM
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM"

Aşağa gitmek

Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM" Empty Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM"

Mesaj tarafından vgokhan Salı Ekim 28, 2008 8:10 pm

GERİ GELEN MEKTUP
.. Bir şey Ayşe'nin dikkatini çekti. Ücretlilere verilen on beş günlük
iznini kullanan Selim evden çıkmadan boyuna okuyordu. Ayşe'yi şaşırtan,
bu okumaların askerlikle hiçbir ilgisi olmayışıydı. Selim şiir
kitaplarını, hele bunların arasında da divanları okuyor, okurken âdeta
kendini unutuyor, bazen de ufak notlar alıyordu.

Askerliğin dışında da bir hayat olduğunu kabul etmek, onlarla uğraşmak güzel
şeylerdi. Normale dönmenin belirtileriydi. Fakat divanlara dalış
Ayşe'yi yeni baştan tedirgin etti ve baştanbaşa aşk şiirleriyle, aşk
şiir-lerinin en güzelleriyle dolu divanlara kapanışta hoşuna gitmeyen
bir sebep sezinledi.

Selim, bir vakitler kendisinin de şiir
yazdığını unutacak kadar edebiyat-tan uzaklaşmıştı. Şimdi durup
dururken edebiyata dönmek, hele ona yabancı olması gereken divan
şiirlerine yönelmek Ayşe'ye garip geli-yordu.

Selim divan şiirini kolaylıkla anlıyor, bazen de sözlüklere bakıyor, fakat Ayşe'ye
bir şey sormuyordu. Bu sormayış da manâlıydı. Gerçi birbirleri-ne karşı
günden güne yabancılaştıkları bir hakikatti, ama ne de olsa ha-yat
arkadaşı idiler, bir evde yaşıyorlardı ve görünürde aralarında büyük
bir kırgınlık falan geçmiş değildi.

Esrarlı kan lekelerinin tesirinden hâlâ kurtulamayan Ayşe, Selim'de bir takım da esrarlı
davranışlar sezer gibi oluyordu. Bundan dolayı kocasını gizlice göz
hapsine almıştı. Onu şüphelendirmemek için kontrolünü çok ihtiyatla
yapıyor. Selim’le ve okuduklarıyla hiç ilgilenmiyormuş gibi
davranıyordu. Fuzûlî ve Nailî divanlarından başka iki de antolojiyi
dik-katle okuduğunu tespit etmiş, daha fazlasını görememişti. Yalnız
Se-lim'in aldığı notlar arasında bir tanesi, garâmî bir mısra gözüne
çarp-mış, bir okuyuşta aklında kalan bir şiir parçasının kime ait
olduğunu anlayamamıştı. Mısra şöyle idi:

- Gözlerle günâh işlemenin zevkini tattım.

Bu, divan edebiyatına ait olamazdı. Faruk Nafiz, hattâ Yahya Kemal çeşnisi vardı, ama daha yenilerden birinin de olabilirdi.

Ayşe,kadınlık merakı ile yorucu bir işe girişmekten çekinmedi. Selim'in
okuduğu iki antolojiyi baştanbaşa gözden geçirdi. Hiçbir şâirde böyle
bir mısra bulamadı.

O zaman, nicedir kendisini rahatsız eden duygunun şahlandığını duydu: Acaba bu mısra Selim Pusat'ın mı idi?
Gözlerle günâh işlemek... Şiirler-de ve hele romanlarda aşk böyle
başlardı. Bu mısra Selim'inse acaba bir aşkın eşiğinde mi
bulunuyordu?... Sakın...

Ayşe, düşüncelerinde daha ileri
gitmekten çekindi ve beyninden geçen-lerin hepsini kuruntu sayarak
başka şeyler düşünmeye başladı. Fakat o mısra kafasına saplanmış,
çıkmak bilmiyordu. Acaba üst ve altındaki mısraları da bulabilir miydi?

Bulsa ne olacaktı? Hiç... Ayşe, içinde bir rahatlık duyar gibi oldu.

Selim ise göz hapsinde olduğunu asla anlamayarak, hattâ ne yaptığını bile pek
bilmeyerek bir şeylerle uğraşıyordu. Şimdi dünyayı başka bir açıdan
görüyor,


En son vgokhan tarafından Salı Ekim 28, 2008 8:21 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
vgokhan
vgokhan
SUPER MODERATÖR
SUPER MODERATÖR

Kadın
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM" Empty Geri: Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM"

Mesaj tarafından vgokhan Salı Ekim 28, 2008 8:11 pm

önünden perde kalkıp yeni, iç açıcı bir manzarayla karşılaşan
insanların duygusunu duyuyordu. İçinden gelen bir dürtüş vardı. Bu
dürtüşü yazılara ve yazının askercesi olan mısralara geçirme-liydi.

Bir
şeyler yazıyor, bazen bozuyor, düşünüyor, yeniden yazıyordu. Yazdığı
bir şiirdi. Aşk şiiriydi ve aruzla yazılmıştı. Tamamını okuduktan sonra
duygularını yokladı. Memnun değildi. Her aşk şiiri gibi bunda da bir
zaaf açığa vuruluyor, yâni Selim Pusat kendi eliyle kendi prensibini
bozmuş oluyordu. Sonra arkadaşı Şeref’in acı uyarmalarını hatırlayarak
bunalıyor, fakat bu bunalmanın arkasından, kendisine bakan yeşil
gözleri görünce her şeyi unutuyor, o zaman, tamamladığı şiire dalarak
acı acı gülümsüyordu.

Karla ve soluk kesen tipi ile tehlikeler
yaratan bir yoldaki yolcu, artık bir defa girmiş bulunduğu bu yolda
tabiatla nasıl boğuşursa, Selim de yeşil bakışlı kasırganın arasında
bir ölüm-dirim savaşı yapacaktı.

Hayat böyleydi. Rüzgârlar bir
ağacın yaprağını uzaklardaki bir suya nasıl atıyor ve yaprak hiç de
kendisine yakışmayan bir çevrede nasıl dönüp çarparak kayboluyorsa,
Selim Pusat da kendi ağacı olan asker ocağından koparak yeşil dalgalı
ve çağlayanlı bir ırmağa düşmüş, meç-hule doğru sürüklenip gidiyordu.
Yalnız sürüklenmekle kalmıyor, bu arada kendi sağlığını da yıkıyordu.
Çünkü yasak edilen içkiye yine baş-lamış, hattâ eski hızını da aşmıştı.

Selim
artık dünya ile ilgisini tamamıyla kesmişti, Birçok şeyleri irâde
kuvvetiyle unutuyor, bu sayede, yüzünde bahtiyar insanların rahatlığı
ve yumuşaklığı görünüyordu.

Tatilinin son günlerinde yeniden
hastalanarak yatağa düştü, içki yeni-den bünyesini sarsmıştı. Selim
bunun farkında değilmiş gibi yatıyor, perhize ve ilâçlara devam
ediyordu. Kendi hastalığı ve sağlığı ile de o kadar ilgisizdi ki, gelen
doktorun kim olduğunu hatırlamıyor, yanındaki pencereden göğe bakmakta,
zaman onu aşındırmadan o zamanı aşın-dırmak istiyormuşçasına saatleri
geçiriyordu.

Ayşe'yi de hayâl meyâl görüyor gibiydi. Yatağa
düşeli gerçekten de ona bir kere bile hitâp etmiş değildi. Evde tek
konuştuğu insan To-sun'du. Onun sorularına cevap veriyor, henüz içinde
hiçbir kötülük, iki-yüzlülük bulunmayan bu çocuğun da zamanla insanlık
çirkefine bulaşa-cağını düşününce yüreğine acı çökerek ufuklara
bakıyordu.

Gündelikçi kadın, Selim'in yanına gelmekten
çekiniyordu. O kadar aksi bir hali, öyle sert bakışları vardı ki, kadın
sanki hakarete uğrayacak yahut kalbi kırılacakmış gibi bir duygu ile
çekiniyordu, bir şey sormak, danışmak istediği zaman Tosun'u elçi
olarak kullanıyordu. Halbuki Se-lim'in aksiliği ve sert bakışı ona
değil, kendi içinden geçenlere idi.

Gönlündeki kasırganın geçmesini bekliyordu, ama geçeceğine dâir hiçbir belirti gözükmüyordu.

Yataktaki
son günüydü. İzni bittiği için ertesi günü vazifeye başlayacaktı. Tosun
her zamanki masum tavrıyla odaya girerek baba-sına bir mektup uzattı.

Selim
mektuplara karşı oldum olası meraksızdı. Okumak için acele et-mek,
kimden geldiğini anlamaya istek duymazdı. Yine öyle oldu. Zarf-taki
yazıya baktı. Tanımadığı bir yazıydı. Mektubu açtı. Ne garip şey! Bu
bir şiirdi ve altında kendi imzası vardı, Dikkatle baktı. Hem de kendi
el yazısıyla yazılmıştı. Şiiri içinden okumaya başladı:
vgokhan
vgokhan
SUPER MODERATÖR
SUPER MODERATÖR

Kadın
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM" Empty Geri: Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM"

Mesaj tarafından vgokhan Salı Ekim 28, 2008 8:12 pm

Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan, kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu…

Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

Ey sen ki, kül ettin beni onmaz yakışınla,
Ey sen ki, gönüller tutuşur her bakışınla!...
Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince,
Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince,

Gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
Gözler ki, birer parçasıdır senden İlah'ın,
Gözler ki, senin en katı zulmün ve silahın,

Vur şanlı silahınla, gönül mülkü düzelsin;
Sen öldürüyorken de, vururken de güzelsin!
Bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
Bir yüz ki, yapılmış dişi kaplanla hüzünden...

Hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
Vaslınla da dinmez yine bağrımdaki ağrı.
Dinmez! Gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
Dinmez! Ebedi özleyişin bestesidir bu!

Hasret çekerek uğruna ölmek kolaydı,
Görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

Dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
Tek bendeki volkanları söndürse denizler…

Hala yaşıyor gizlenerek ruhuma "Kaabil",
İmkânı bulunsaydı, bütün ömre mukabil
Sırretmeye elden seni, bir perde olurdum.
Toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

Mehtaplı yüzün Tanrı'yı kıskandırıyordur,
En hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
Yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
Kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik!
vgokhan
vgokhan
SUPER MODERATÖR
SUPER MODERATÖR

Kadın
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM" Empty Geri: Hüseyin Nihâl ATSIZ'ın "RUH ADAM"

Mesaj tarafından vgokhan Salı Ekim 28, 2008 8:14 pm

Son mısra bitince beyninde bir nokta yavaş yavaş aydınlanmaya baş-ladı.
Sisler yırtıldı. Önce belirsiz olan şekiller açığa çıktı ve her şeyi
ha-tırlayan Selim acı acı gülümsedi. Bu şiiri yazıp Güntülü'ye gönderen
kendisiydi. Şimdi bu çılgınlığın cezasını çekiyordu. Güntülü şiiri geri
yol-layarak Selim Pusat'ı reddettiğini belli ediyordu. Tekrar
gülümsedi. Ya ne olacaktı? Kabul mü edecekti? Peki, bile bile neden
böyle yapmıştı? Mecburdu. İki bin yıl önceki macera tekrarlanıyordu.
Kader bir kere çizilmişti. Hiçbir kuvvet onu değiştiremezdi.

Selim Pusat ertesi günü büroya ölü halinde gitti. Oradakilerden bir ikisi
yüzüne ve bitkinliğine bakarak iyileşmeden gelmekle doğru yapmadığı-nı
söylediler. Kısa ve kuru teşekkürlerle karşılık vererek masasına eğildi
ve akşama kadar bir kağıt okumadan önündeki evraka gözlerini dikti,
durdu.

Daha önceki sarsıntıları geçiştirmekten doğan bir
tecrübeyle bunu da yeneceğini biliyordu. Yavaş yavaş içinde Güntülü'ye
karşı bir öfkenin kabardığını da seziyordu. Durup dururken kendisini bu
yola zorlamanın mânâsı neydi? Selim, asker ocağından çıkarıldıktan
sonra kendi âlemin-de yaşayan, hiçbir şeyle ilgilenmeyen bir insan
olmuşken onu ilgisizli-ğin bir ucundan çekip ilginin ateşli ucuna
sürüklemek niçindi? Bunu yaptıktan sonra o mektubu geri göndermek
nedendi?

Beyninde bu hesaplaşmayı yaparak akşamı ettiği zaman
artık bitkinli-ğinin geçtiğini anlamıştı. Güntülü'ye karşı olan
duygularında hiçbir ek-silme, hiçbir değişiklik olmamakla beraber içine
dolmak üzere ulan ye-nilmişlik bunaltısından kurtulmuş, sevgiyi çok
sarhoş eden bir içki ha-linde görmeye başlamıştı.

Birkaç gün sonraki bir pazar sabahı Ayşe oldukça soğuk ve çekingen bir tavırla
"Bugün öğleden sonra kızlar gelecek" dedi ve şimdiye kadar biç
yapmadığı şekilde, Selim'in cevabını beklemeden dönüp odadan çıka-rak
hazırlıklarıyla uğraşmaya başladı.

Selim, nedense, Güntülü ile karşılaşmak istemiyordu. Mektubunun geri gönderilmesinden doğan öfkeyle
sert bir çıkış yapmaktan çekiniyordu. Mektubu yok etmek dururken geri
göndermek ne demekti? Bundan bir hakaret yok muydu? Bir aralık Ayşe'ye
bir şey söylemeden evden çıkıp gitmeyi düşündü ama bu, Güntülü'ye tepki
değil, Ayşe'ye üzüntü verici bir davranış olacaktı.

Kapı çalınınca irkildi. Fakat bu gelenlerin Işık Kızlar değil, öğretmen
ha-nımlar olduğunu görünce ferahladı. Nasıl olsa Güntülü de gelecek
değil miydi? İrkilmenin, ferahlamanın mânâsı kalmıyordu.

Bu düşünceyle Selim Pusat kıvamını buldu.

Işık Kızlar en sonra geldiler. Fakat iki kişiydiler. Aralarında Güntülü
yoktu. Bu yokluk birdenbire Pusat'ı öfkelendirdi. Bu da mektubu geri
göndermek gibi bir şeydi. Ayşe'nin "Güntülü nerde?" sorusuna veri-lecek
cevabı görünüşteki kayıtsızlığına rağmen derin bir merakla bek-ledi:

- Akrabalarının yanına gitti efendim. Çok hürmetleri var. Bundan sonraki ziyaretimizde mutlaka bulunacak.

Selim bir anda irâdesinin kuvvetlendiğini hissetti ve her zamanki duru-munu
takınarak kendisi konuşmadan konuşulanları dinlemeye başladı.

Ayşe'nin hazırladığı çayı ve bisküvileri Ayşe'yle beraber Işık Kızlar
dağıtmıştı. Nefis demli ve biraz limonlu çayı içerken Aydolu ile yan
ya-na oturduklarının farkına vardı. Aydolu bugün Selim'e karşı çok
nâzik bir yakınlık gösteriyor, hattâ arasıra onunla konuşuyordu.

Öğretmen hanımların tatlı bir konuşmaya daldıkları bir sırada Aydolu birdenbire ve yavaşça Pusata:

- Şiiriniz çok güzeldi efendim, dedi ve gafil avlanan Selim:

Hangi şiir?, diye sordu. Aydolu gözleri ve dudaklarıyla gülümsüyordu;

Güntülü'ye yazdığınız şiir... Selim Pusat, verdiği sır ifşa olunmuş insan-ların öfkesiyle kızardı ve istihza ile:

- Demek ki size gösterdi, dedi, Aydolu aynı sevimli gülümseyiş ve aynı huzur içinde:

- Üçümüz beraber okuduk efendim, diye cevap verdi.

Başka bir zamanda olsaydı Selim konuşmayı burada keser, bir daha da açmazdı.
Fakat içinde bir eziklik duyduğu için merakını giderecek soru-ları
sormaktan kendini alamıyordu:

- Size göstermesi doğru muydu?

- Neresinde yanlış var efendim?

- Verilen bir sırrı açığa vurmaktan daha yanlış ne olabilir?

- Bu bir sır değil ki... Biz her şeyi biliyorduk.

Pusat'ın kaşları çatıldı:

- Nereden biliyordunuz?

- Sizden...

Konuşma bir ara kesildi. Çünkü öğretmenlerden biri, Aydolu'nun yanın-da oturan
Nurkan'a bir şeyler sormuş, Aydolu da öğretmeni dinlemeye mecbur
kalmıştı. Pusat, bunu benden nasıl öğrendiler diye zihnini kurcaladı.
İlgisini bu kadar belli edecek derecede irâdesizlik mi gös-termişti?
Yoksa çok küçük de olsa, yaptığı bazı falsoların kızlar farkına mı
varmıştı? Bunları düşünürken bir yandan da Aydolu’nun serbest ka-lacağı
anı bekliyordu. Beklediği an gelince sordu:

- Bunu benden nasıl öğrendiniz?
Aydolu yine gülümsedi:

- Sizi ziyaretlerimizde ve okula gelişinizde ona yaptığınız farklı muame-leden...

- Bu fark neydi?

Bizimle hiç ilgilenmiyor, yalnız Güntülü ile meşgul oluyordunuz.

- Bu bir tesadüf olamaz mıydı?

- Tesadüf olmadığını şiiriniz ortaya koydu.

Pusat sustu. Kız haklıydı. Daha birçok şey sormak istediği halde vaz-geçti.
Zaten bu kadar samîmî olan kız arkadaşların böyle bir konuyu
birbirlerinden saklamaları imkânsızdı. İçinde derin bir ıstırap duydu.
Bu meclis, bu insanlar kendisini birdenbire dayanılmaz derecede sıkmaya
başladı ve şimdiye kadar Aydolu'ya karşı asla göstermediği sert bir edâ
ile sordu:

- Arkadaşınız daha nâzik davranamaz mıydı?

- Ne gibi efendim?

- Mektubu geri gönderecek yerde yırtıp atsa olmaz mıydı?

Aydolu ciddileşti:

- Mektubunuzu yırtmak hakaret olur diye düşündüğü için geri yolladı.

Pusat dikkatle kızın yüzüne baktıktan sonra içinden bir ağırlığın kalktığı-nı duydu. Yaşamak galiba o kadar da tatsız değildi.

KAYNAK:www.nihalatsiz.org
vgokhan
vgokhan
SUPER MODERATÖR
SUPER MODERATÖR

Kadın
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz