En güzel nida; Ezan
1 sayfadaki 1 sayfası
En güzel nida; Ezan
En güzel nida; Ezan
Ezanla alakalı Kur'an-ı Kerim'de sarih olarak bir delil yoktur. Ancak
fukaha-i kiram ve müfessirin-i izam, "İnsanları hakka davet eden
sözden, sesten daha güzel, daha tatlı bir ses ve söz var mıdır?"
(Fussilet, 41/33) ayet-i kerimesindeki "hakka davet" ifadesini ezan
manasında anlamışlardır.
Evet, Allahu Ekber ile insanları camiye davet eden ses, en kudsi
bir sestir. Aynı zamanda, "Siz namaza çağırdığınız zaman onlar o
çağrıyı eğlence ve alay konusu yapıyorlardı." (Mâide, 5/58) ve "Ey
Müminler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ın
zikrine koşun." (Cuma, 62/9) ayet-i kerimelerinde geçen "çağrıldığınız
zaman" ifadelerindeki "nidâ" kelimesiyle de işâri olarak ezanın kasd
edildiği ifade edilmiştir.
Hadis-i şeriflere gelince, Buhari, Müslim, Ebu Davud ve daha pek
çok hadis kitabı ezan-ı Muhammedi'den bahseder. Müslümanlar, Medine'ye
hicretin birinci yılında birbirlerini "es-Salâ es-Salâ" veya "es-Salâtü
câmiatün" şeklinde namaza davet ederlerdi. Ancak bu şekildeki bir çağrı
çok defa yeterli olmuyor ve uzakta oturanlar bu sesi duymadıkları için
namaza yetişemiyorlardı; dolayısıyla da mü'minlerin bir araya gelmesi
sağlanamıyordu. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem),
ashabı toplayarak namaza çağırmak için nasıl bir yöntem kullanmak
gerektiğini onlarla istişare etti. Bu konuda sahabiler farklı teklif
getirdiler. Bazıları çan çalalım, bazıları boru çalalım, bazıları da
ateş yakalım teklifinde bulundular. Ancak bunların hiçbiri ma'kul
bulunmadı ve kabul edilmedi. Bazı sahabiler tarafından teklif edilen
bayrak dikme meselesi de uygun görülmeyince o gün için ortak bir karara
varılamadı ve toplantı sona erdi.
Abdullah b. Zeyd de diğer sahabiler gibi üzüntüyle evine dönmüş ve
yatmıştı ki rüyasında bir zatın kendisine bilinen ezanı talim ettiğini
gördü. Gördüğü rüyayı sabahleyin Efendimiz'e anlattı. Aslında aynı gece
onunla birlikte başkaları da aynı rüyayı görmüşlerdi ki bu rüyalarda
öğretilen ezanda değişiklik yoktu. Hz. Ömer de aynı rüyayı görenler
arasındaydı. Allah Resulü her birini dinledikten sonra Hz. Zeyd'e
dönerek, "Gördüğünü Bilâl'e öğret. Ezanı Bilal okusun. Onun sesi
seninkinden gürdür." buyurdu. Namaz vakti gelince Hz. Bilal Medine'nin
en yüksek yerine çıkarak gür sesiyle ilk ezanı okudu. O gün-bugün
okunan ezanı... Allah (cc) kıyamete kadar o ezanın sesini kısmasın...
Böylece bir bakıma rüya ile bir bakıma da Resûl-i Ekrem'in tasvip
buyurmasıyla ezan, mevcut şekliyle sübut buldu. Efendimiz (sallallâhu
aleyhi ve sellem) devrinde hep böyle devam etti ve etmeliydi de.. Zira
"mevrid-i nasta içtihada mesağ yoktur." fehvasınca kimse bu mevzuda
içtihad edemezdi ve yeni bir hüküm veremezdi. Çünkü bunun altında
Resûlullah'ın tasdiki vardı...
KAYNAK:SONBUSEFM.COM
Ezanla alakalı Kur'an-ı Kerim'de sarih olarak bir delil yoktur. Ancak
fukaha-i kiram ve müfessirin-i izam, "İnsanları hakka davet eden
sözden, sesten daha güzel, daha tatlı bir ses ve söz var mıdır?"
(Fussilet, 41/33) ayet-i kerimesindeki "hakka davet" ifadesini ezan
manasında anlamışlardır.
Evet, Allahu Ekber ile insanları camiye davet eden ses, en kudsi
bir sestir. Aynı zamanda, "Siz namaza çağırdığınız zaman onlar o
çağrıyı eğlence ve alay konusu yapıyorlardı." (Mâide, 5/58) ve "Ey
Müminler! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman hemen Allah'ın
zikrine koşun." (Cuma, 62/9) ayet-i kerimelerinde geçen "çağrıldığınız
zaman" ifadelerindeki "nidâ" kelimesiyle de işâri olarak ezanın kasd
edildiği ifade edilmiştir.
Hadis-i şeriflere gelince, Buhari, Müslim, Ebu Davud ve daha pek
çok hadis kitabı ezan-ı Muhammedi'den bahseder. Müslümanlar, Medine'ye
hicretin birinci yılında birbirlerini "es-Salâ es-Salâ" veya "es-Salâtü
câmiatün" şeklinde namaza davet ederlerdi. Ancak bu şekildeki bir çağrı
çok defa yeterli olmuyor ve uzakta oturanlar bu sesi duymadıkları için
namaza yetişemiyorlardı; dolayısıyla da mü'minlerin bir araya gelmesi
sağlanamıyordu. Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem),
ashabı toplayarak namaza çağırmak için nasıl bir yöntem kullanmak
gerektiğini onlarla istişare etti. Bu konuda sahabiler farklı teklif
getirdiler. Bazıları çan çalalım, bazıları boru çalalım, bazıları da
ateş yakalım teklifinde bulundular. Ancak bunların hiçbiri ma'kul
bulunmadı ve kabul edilmedi. Bazı sahabiler tarafından teklif edilen
bayrak dikme meselesi de uygun görülmeyince o gün için ortak bir karara
varılamadı ve toplantı sona erdi.
Abdullah b. Zeyd de diğer sahabiler gibi üzüntüyle evine dönmüş ve
yatmıştı ki rüyasında bir zatın kendisine bilinen ezanı talim ettiğini
gördü. Gördüğü rüyayı sabahleyin Efendimiz'e anlattı. Aslında aynı gece
onunla birlikte başkaları da aynı rüyayı görmüşlerdi ki bu rüyalarda
öğretilen ezanda değişiklik yoktu. Hz. Ömer de aynı rüyayı görenler
arasındaydı. Allah Resulü her birini dinledikten sonra Hz. Zeyd'e
dönerek, "Gördüğünü Bilâl'e öğret. Ezanı Bilal okusun. Onun sesi
seninkinden gürdür." buyurdu. Namaz vakti gelince Hz. Bilal Medine'nin
en yüksek yerine çıkarak gür sesiyle ilk ezanı okudu. O gün-bugün
okunan ezanı... Allah (cc) kıyamete kadar o ezanın sesini kısmasın...
Böylece bir bakıma rüya ile bir bakıma da Resûl-i Ekrem'in tasvip
buyurmasıyla ezan, mevcut şekliyle sübut buldu. Efendimiz (sallallâhu
aleyhi ve sellem) devrinde hep böyle devam etti ve etmeliydi de.. Zira
"mevrid-i nasta içtihada mesağ yoktur." fehvasınca kimse bu mevzuda
içtihad edemezdi ve yeni bir hüküm veremezdi. Çünkü bunun altında
Resûlullah'ın tasdiki vardı...
KAYNAK:SONBUSEFM.COM
vgokhan- SUPER MODERATÖR
-
Mesaj Sayısı : 7173
Nerden : aquaticforum
Reputation : 94
Points : 7895
Kayıt tarihi : 23/01/08
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz